Varoluş
Varoluşun Rastlantısallığı ve Haz Üzerine
İnsanın dünyadaki varlığı, çoğu kez rastlantısal bir olayın sonucudur. Ne önceden belirlenmiş bir planın parçasıyız ne de kadim bir hikâyenin zorunlu kahramanı. Bir gün gözlerimizi açtığımızda, anlamını kavrayamadığımız bir sahnede rol almaya mecbur bırakıldık. Kime, neye ve hangi amaca hizmet ettiğimiz hâlâ belirsizdir; belki de bu belirsizlik, varoluşun en sarsıcı yönüdür.
Kesin olarak bildiğim tek şey, insan varoluşunun kutsal ya da aşkın bir anlam taşımadığıdır. Biz, evrenin kayıtsızlığı içinde tesadüfen ortaya çıkmış canlılarız. Daha da ürkütücü olan, varlığımızın bir hamam böceğinden temelde farklı olmayışıdır. Eğer dünyada kalıcı bir iz bırakmazsak, yüz yıl gibi kozmik ölçekte önemsiz bir süre sonunda, bizi tanıyan kimse kalmayacak; sanki hiç yaşamamışız gibi yok olup gideceğiz. Kafka’nın eserlerinde simgesel biçimde dile getirdiği bu anlamsızlık, modern bireyin varoluşsal yalnızlığını yansıtır.
O hâlde, yaşam acı ve adaletsizlikten ibaretse neden yaşamaya devam etmeliyiz? Tanrı kavramını sorgulayan düşünürler, bu soruya farklı yanıtlar vermiştir. Benim için en makul yaklaşım, hayatın sertliğine ve kötülüğüne karşı haz kavramını bir tür kalkan olarak benimsemektir. Buradaki haz anlayışım, Antik Yunan düşüncesindeki klasik ayrımı takip eder:
Niteliksel haz, bireyin kendi iç dünyasından doğan; entelektüel uğraşlar, estetik deneyimler ve anlamlı ilişkiler gibi içsel doyum kaynaklarından beslenir.
Niceliksel haz ise dışsal uyaranlarla tetiklenen, anlık tatminlerdir: alkol, tüketim, lüks ya da maddi ayrıcalık gibi.
Hayatın acımasızlığı karşısında benim dayanak noktam, her iki tür hazdan da güç almaktır. Bu yaklaşım, varoluşun anlamsızlığını ortadan kaldırmaz; ancak onu katlanılabilir kılar. Belki de yaşam, anlam arayışımızdan çok, acı ile haz arasındaki bu kırılgan dengede şekillenir.
Hayatın anlamsızlığına ve hiçliğe karşı duruşum, Nietzsche’nin Üstinsan öğretisinden ilham alır. Varoluşumu edilgen bir kabullenişle değil, etkin bir yaratım süreciyle inşa etmeyi amaçlıyorum. Nihai hedefim, kendi varlığımı aşarak ulaşabileceğim en yetkin ve en yüce hâlime erişmek; anlamı, dünyanın bana sunduklarından değil, kendi irademin yarattıklarından edinmektir.
Yorumlar
Yorum Gönder