Kayıtlar

Ubermensch-Üst İnsan

Resim
X: Neden felsefe ile ilgileniyorsun ki? Bilim ve teknoloji ideal yönetim biçimi ve inanç sistemleri için fazlasıyla iyi bir rehber değil mi? Mesela en iyi ekonomik düzen için ekonomi bilimine başvuruyoruz. O hâlde felsefenin bu konudaki yorumları sadece entelektüel gevezelik değil midir? Ben: Felsefe benim için gevezelik değil, sınırsız olanı dile getirme çabasıdır. Duygularımı, anılarımı, hayallerimi ve bilgimi bir araya getirerek; aklın kelimelerle sınırlandırdığı insanlara, sınırları olmayan bir hikâye anlatıyorum. Kim olursanız olun, ölmeden önce iz bırakmanız gerekir. Çünkü bu dünyaya yalnızca bir kez geliyoruz. Hayattaki en temel amaç, sahip olduğumuz potansiyeli en yüksek noktaya taşımak, kendimizi gerçekleştirmek ve yaptığımız her şeyi en iyi şekilde yapmaktır. Benim felsefem de tam olarak bu düşünce etrafında şekilleniyor: Her alanda mükemmele yaklaşmak, insanın kendisine borçlu olduğu en yüce görevdir. Yaşamaya değer tek şey, insanın kendi en iyi versiyonuna ulaşma çabasıdır....

Varoluş

Resim
Varoluşun Rastlantısallığı ve Haz Üzerine İnsanın dünyadaki varlığı, çoğu kez rastlantısal bir olayın sonucudur. Ne önceden belirlenmiş bir planın parçasıyız ne de kadim bir hikâyenin zorunlu kahramanı. Bir gün gözlerimizi açtığımızda, anlamını kavrayamadığımız bir sahnede rol almaya mecbur bırakıldık. Kime, neye ve hangi amaca hizmet ettiğimiz hâlâ belirsizdir; belki de bu belirsizlik, varoluşun en sarsıcı yönüdür. Kesin olarak bildiğim tek şey, insan varoluşunun kutsal ya da aşkın bir anlam taşımadığıdır. Biz, evrenin kayıtsızlığı içinde tesadüfen ortaya çıkmış canlılarız. Daha da ürkütücü olan, varlığımızın bir hamam böceğinden temelde farklı olmayışıdır. Eğer dünyada kalıcı bir iz bırakmazsak, yüz yıl gibi kozmik ölçekte önemsiz bir süre sonunda, bizi tanıyan kimse kalmayacak; sanki hiç yaşamamışız gibi yok olup gideceğiz. Kafka’nın eserlerinde simgesel biçimde dile getirdiği bu anlamsızlık, modern bireyin varoluşsal yalnızlığını yansıtır. O hâlde, yaşam acı ve adaletsizlikten ibar...

KÖTÜLÜK PROBLEMİ

Resim
Cennet Vaadi ve Adaletin Ertelenmesi: Bir Teselli mi, Bir Tuzak mı? Tarih boyunca insanlığın en büyük arayışlarından biri adalettir. İnsanoğlu, yaşadığı acıların, gördüğü haksızlıkların ve maruz kaldığı zulmün bir anlamı, bir karşılığı olması gerektiğine inanmak ister. Ancak ne zaman ki bu dünya adaletsizliğin hâkim olduğu bir düzene teslim edilir, işte o zaman adaletin yeri gökyüzüne taşınır; ötelenir. Bu yazıda, özellikle cennet ve öte dünya vaatlerinin, bu dünyadaki adaletsizlikleri nasıl meşrulaştıran bir araç hâline geldiğini; nasıl olup da sorgulamak yerine sabretmeyi kutsallaştırdığını felsefî bir bakışla tartışmak istiyorum. 1. Cennet: Gerçekten Bir Umut mu, Yoksa Teslimiyetin Kılıfı mı? Cennet, çoğu zaman acı çekenlere sunulan bir tesellidir. Ama bu teselli, sadece bireysel bir umut değil, toplumsal bir kontrol mekanizması olarak da işler. Eğer bir insana, çektiği çilenin bir gün ödüllendirileceği söylenirse, o kişi içinde bulunduğu şartları değiştirmeye çalışmak yerine, b...

BEN KİMİM "VENDİPPOS"

Resim
Ben Kimim? “VENDİPPOS” Adımı bilmenize gerek yok. Henüz bir filozof değilim. Yeterince bilge olduğumu da düşünmüyorum. Ama bu yolda olduğumu söylemeliyim. Mutluluk üzerine düşünen biriyim. Kendi yaşamının esas öznesi olmayı seçen bir bireyim. Ve bu blog... Bir insanın değil, fikirlerin yankısından ibaret. Blog açmaya karar vermemin sebebi, entelektüel gevezelik değil. Burada anlatacağım şey; Hedonist felsefenin, beni karamsarlığın içinden nasıl çekip çıkardığı ve gerçek mutluluğa nasıl kavuşturduğudur. Bir felsefe öğrencisi olarak, şu ana kadar beni en çok etkileyen öğreti, Nietzsche’nin Üst İnsan anlayışı oldu. Onun çağrısı: > “Kendi yasalarını kendin koy, kendi anlamını kendin yarat.” Beni derinden sarstı. Peki ya haz? Epikuros’un dingin keyfi mi? Aristippos’un cesur zevki mi? Yoksa modern zamanlara uyarlanmış kişisel bir haz anlayışı mı? İşte bu soruların detayına bir sonraki yazıda gireceğim. Şimdilik sadece şunu bil: Bu sayfa; bireysel varoluş, mutluluk, haz, özgürlük ve güç üz...